kahrından yıllanan karanlığımın soy kütüğüne
yazılmış ateş böceğidir senin adın
unutulmuş ülkemin tarihçesine tan gibi düşer
ve yeniden dalgalanır bayrağı sevdanın
ve bir devrin meşalesini tutuşturur senin gözlerin
yağmur sırrını ezber niyetine
dudakları çatlayan dilencinin susuzluğuna can gibi düşer


zavallı hâlime gülümseyen küçük bir lâlesin
canım, dalında titreyen bir serçenin avuçlarından uçar geceye
bu yüzden adım vaha, adım sanrıydı
sana ağıtlar yakan, üşüdüğüm kumsuz sahralardan
öznelerim düşer ıssız bir harabeye
isyanımı damıtır da çözülür gider
hıçkırıklarımın sarnıçlarına kan gibi düşer


ağrılı nöbetlerine çırağan kurduğum
sığınağımın karelerine kırmızı bir çiziktir hüzün
gökkuşağının hangi rengidir (n)akışın
hangi geceye yontulan şafağımın kıymıklarısın?
ruhumu kanatan sınanmış bir hançerdir yüzün
neden bigâne bakarsın ey yâr!
yokluğun ihtilali şehrime zehirli bir an gibi düşer

suretin eriyip aktı gitti benden
sarhoş bir belleğin zarında unutulduğum zaman mısın?
yedieminde çürüyen baharım ey!
ister yüzünü dönsün, ister patlasın
isterse nazlansın cemreler
daralan gölgemin merkezine güneşini haykırsın hücreler
kızıl denizin ortasından kaçan dalga mısın?
rıhtımı yıkarda geçer ansızın
sessiz çığlıkların evine üflenmiş bir can gibi düşer

[ iceri ][ iceri ]V[ /iceri ][ /iceri ]

mavera sürgündedir
umutlarımın kelepçe karası mısın?
ve hâlâ yükünü taşırım rüyalarımı çalan kiralık masalların
kaç özlem elini açmıştır üveysi bakışların yalancı yüzüne
acıların geninde oynaşan zerrelerin kimyası mısın?
gökte efsunlu duruşun alnımda mühür gibidir


kifayetsiz kalan ay\'ın diline sus/an düşer
bir sanadır baktığım, bir sanadır benim açlığım
bulutlardan sıyrılsa yine parıltın
inan, bir gece sahuruma nan gibi düşer

İçel/Şubat 2012