Gördün mü içimdeki asırlık çınarları?

Bilir misin onların hikayesini?
Sen onu kendinden dinledin mi?

Bu Bizantion bedenimi,
Çevrelerdi kaç sur, kaç su hendeği.

Aşamadı pehlivanı, neferi,
Kaçları bırakıp gitti miğferi.

Gün geldi kuruldu topların cümlesi,
Adı – sanı o ki topların şahisi.

Komşu yakada kaldı cenevizi,
Vardı ama havan topu mucidi.

Bize de dua edermiş baba Cibali,
İşin sırrını çözmüş Ak Şemseddini.

Ateşlendi topların yağlı fitili,
Delik deşik etti benim bedeni mi.

Tırmandı üstüme yeniçeri,
Çektiğim zinciri kırdı levendi.

Koca kalyonların yere değdi kürekleri,
Dağlar aşarmış istense koca yelkenli.

Kaçmak istedi bu bedenin kayzeri,
Faydamı verdi ona hazineleri.

Oda bir müddet yaptı mücadeleyi,
Lakin bir adım geçemedi Kariye’ yi.

Bir hazine vardı içimin içi,
Ağırladım o kutlu misafiri.

Emanetti bize Ebu Eyyup el-Ensari,
O bekledi, ben bekledim biliyordum geleceklerini.

Geldi dikti bu çınarın filiz halini,
Buldular orada kufi kitabesini.

Geldi, geldi oydu işte müjdeli,
Fatih Sultan Mehmet dedikleri.

Murat Hanın gözbebeği şehzadesi,
Yedi dille, yedi düvel hakimi.

Yanındaydılar beşikten beri,
O güne bıraktı yanına köseyi.

Bir buçuk talebeli Somuncu Baba halefi,
Müjdeci Hacı Bayram-i Veli el- Ankaravi.

Bıraktı Şemseddin’ler akı fakih Ahmed’i,
Ayaktaydı gazilerle gönüller fatihleri.

Bir yanında Kazaskeri, medresenin müderrisi,
Selam şehremini, selam Molla Güran-i.

Diğer yanda Dürer ve Gürer sahibi,
Hey hat orada hocası, onun Molla Hüsrevi.

Akbıyık sultan elinde meşalesi,
Onlar şimdilerde artık bursevi.

Hazır ve nazırdı pirlerin sanileri,
Sayılarının toplamı yetmiş yediydi.

Bu çınara hepsi bir damla su verdi,
Bu çınar nasıl büyüyüp yeşerdi?

Bir müjdeydi bize Hendek gazvesi,
Kıvılcımların biride yaşlı bedenimdi.

Balyozu tutan eller onları müjdeledi,
O eller efendimin gül kokulu elleriydi.
29-10-2008